Masal Şehir Prag

Gizem Pehlivan
8 min readNov 10, 2019

Masal şehir, dünyanın en güzel şehri, Avrupa’nın kalbi, şehirlerin anası, altın şehir ve hatta sevgili Nazım Hikmet’in dizelerinde yaldızlı bir duman olarak tasvir ettiği şehir…

1918 yılında bağımsızlığını kazanan Çekoslovakya’ya da başkentlik yapan Prag’ı 1948 yılında Komünist Rejim ele geçirdi. Fakat Prag merkezli Kadife Devrim ile komünist yöneticiler görevden alındı. 1992 yılında Çekler ile Slovaklar ayrıldı ve Prag yeni kurulan Çek Cumhuriyeti’nin başkenti oldu.

Şehir birçok savaşa şahitlik etse de tarihi dokusunu günümüze kadar koruyabilmiş. Hatta II. Dünya Savaşı’nı hasar almadan atlatmasına itafen bazı kaynaklarda Hitlerin bile bombalamaya kıyamadığı şehir olarak tarihte ki yerini alabilmiş.

Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag; Rönesans, Gotik ve Barok mimarisindeki binalarıyla, meydanıyla, şehrin her yerinde olan heykelleriyle, Vltava Nehri’nde ki tekne gezintileri ile Orta Çağ dönemini turistlerine yaşatıyor. Şehri gezerken hem tarihe hem de sanata doyuyorsunuz. Prag aynı zamanda bir başkaldırı şehri. 15. yüzyılda Katolik Kilisesi’ne karşı ayaklanmalar ile 1989'a kadar Komünizme karşı verilen savaş hem tarihlerine hem de sanatlarına yansımış.

Ulaşım

Bana göre bir şehir en iyi yürüyerek gezilir fakat yürümek istemezseniz toplu taşıma ve taksi ile ulaşım mümkün. Turistler için şehrin hemen hemen her noktasında bulunan danışma merkezlerinden rotanız için harita ve bilgiye kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Ayrıca şehir kartı satın alarak tüm toplu taşıma araçlarını kullanabilir ve bazı turistik mekanları da yine bu kart sayesinde ziyaret edebilirsiniz.

Kısaca taksilerden bahsetmem gerekirse; yılın hemen hemen her dönemi turist akımına uğrayan bu kadim şehirde insan kalabalığından bir taksi çevirip binmeniz zor. En mantıklısı internet üzerinden bulunduğunuz noktaya taksi çağırmak olacaktır. Dikkatli olmanız da fayda var. Şayet turistseniz taksicinin tabiri caizse kazıklama ihtimali maalesef Prag’da da olası. Eşim ve ben sadece havaalanından kalacağımız yere geçerken otobüs kullandık ve biletide orada bulunan otomatlardan aldık. Bunun dışında tüm seyahatlerimizde yaptığımız gibi yürüdük ve bence Prag en yürünmesi gereken şehir. Araçta geçip gideceğiniz yollarda bile görülmesi gereken çok şeyi kaçırıyor olabilirsiniz. (30 dakikalık bilet 24, 90 dakikalık bilet ise 32 Kron. Ayrıca tam günlük bilet 110, 3 günlük bilet ise 310 Kron.)

Konaklama

Biz Prag tatilini beş gün olarak planladık fakat daha sonra hazır vizemiz varken ve Prag’dan diğer Avrupa ülkelerine ulaşım hem daha ekonomik hem de daha kolayken bir de Berlin’i görelim dedik ve bu sebeple Prag’da üç gün kaldık. Şayet yorgunluğa aldırmadan dolu dolu üç gün gezecekseniz bence yeterli bir süre Prag için. Konakladığımız yeri Booking’den bulduk. Meydanın hemen arka sokağında şık bir daireydi. Linkine buradan ulaşabilirsiniz.

Nereleri Gezelim:)

Old Town Meydanı

Şehrin kalbi ve turistlerin geziye başlangıç noktası aklıma gelen ilk tanımlar. Yılın her döneminde turist akımının yaşandığı meydanın ünü; tarihi, sahip olduğu yapıları ve turistlere sunduğu dükkanların çeşitliliğinden ileri geliyor. Ayrıca meydan UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunuyor.

Orta Çağ’da ticari pazar alanı olarak kullanılan ve aynı zamanda hem ihtişamlı hem de trajik olaylara da sahne olmuş bir meydan burası. Kısaca bahsetmem gerekirse taç giydirme törenleri ve idamlar bu meydanda yapılıyormuş. En etkileyici olan ise imparator Matthias’a karşı gelen ve aralarında Prag halkının lideri olarak bilinen Jan Zelivsyk’nın da bulunduğu 27 liderin idamıdır.

Astronomik Saat Kulesi

Astronomik Saat, meydanda eski belediye binasının üzerinde bulunuyor. 1410 yılında yapılan saat dünya üzerinde çalışan en eski saatmiş. Saat üç kısımdan oluşuyor. Astronomik kadran Orta Çağ düşüncesini, ikinci kadran ise havari yürüyüşü ile dört heykeli simgeliyor. İskelet heykeli ölümü, para kesesini tutan Yahudi aç gözlülüğü, mandolin çalan Osmanlı sefayı ve ayna tutan heykel ise kibiri sembolize ediyor. Son kısım ise tarih ve burçları içeriyor. Kulenin en üst noktasından tüm Prag manzarasına ulaşabileceğiniz gibi bodrum katında da Romanesk ve Gotik dönemlerden kalma yapıları da ziyaret edebilirsiniz.

Charles Bridge

Vlatna Nehri üzerinde meydan ile Prag kalesini bağlayan her iki yanında da Barok tarzda efsane heykeller bulunduran muhteşem bir köprü. Köprü üzerinde ki heykeller orijinal değil. Orijinal heykeller Ulusal Galeri Lapidarium’da bulunuyormuş. Köprünün en ünlü heykeli Bohemyalı Aziz Jan of Nepamuk , en yenileri olan Cyrill ve Methodius ise Hristiyan Misyonerleri betimliyorlar. Şu an ki haline gelene kadar birçok doğal afet sonucunda yıkılan köprü en son Kral Charles tarafından 1402 yılında bitirilmiş.

Köprü üzerinde çeşitli gösteriler, minik hediyelikler satan satıcılar, kara kalem çizim yapan ressamlar görmeniz olası. Her daim canlı ve çok kalabalık bir köprü olmasına karşın muhteşem bir manzaraya sahip.

Wenceslas Meydanı

Orta Çağ’da at pazarı olan meydan Kadife Devrim gibi ülke için önemli olaylarda ev sahipliği yapmış. Meydanda adını aldığı Aziz Vaclav’ın 1912 yılında dikilen heykelini görebilirsiniz. Cadde boyunca da yemek yiyip alışveriş yapabileceğiniz birçok dükkan bulunmakta.

Petrin Tepesi ve Gözlem Kulesi

300 metre rakımlı tepeye turistler genellikle manzarası nedeniyle gelmeyi tercih ediyorlar. 60 metre yüksekliğindeki kule, Eyfel Kulesi referans alınarak yapılmış. En üste ulaşmak için 299 basamaklı merdiveni çıkmak gerekiyor. Ben çıkarken çok söylendim ama emin olun ki manzarayı gördüğünüzde yorgunluğunuza değecek:)

Dans Eden Ev

Eski bir binanın yerine yapılan evin daha kıvrımlı cam yüzeye sahip kısmı kadını ona göre daha düz kalan kısmı ise bir erkeği temsil ediyor. Bina içinde otel, sanat galerisi ve restoran faaliyetleri veriliyor.

Josevof / Eski Yahudi Mahallesi

Yahudilere ait sinagog ve manastırların bulunduğu minik bir cadde burası aslında. Bohemyalı Aziz Agnes Manastır’ı ve Avrupa’nın en eski ve en büyük Yahudi Mezarlığı görülmesi gereken yerler arasında.

Tyn Kilisesi

Âdem ve Havva adlarını taşıyan 80 metre yüksekliğindeki kuleleri ve Gotik mimarisiyle en görkemli yapılar arasında. Dışardan görüntüsü ile direk dikkatleri üzerine toplayan bir yapı kesinlikle. Kilisede, Prag’da dini yapılarda kullanılan en eski piyano ile müzik organizasyonları düzenleniyormuş.

John Lenon Duvarı

John Lennon’ın öldürülmesinden sonra gençler tarafından yapılan resimler sayesinde adeta bir anıta dönüşmüş burası. Komünist rejimin ülkeye hakim olduğu dönemlerde duvar düzenli olarak temizlense de her defasında yeniden resimler çizilip Beatles’ın şarkı sözleri yazılıyormuş.

Franz Kafka Müzesi

Müzenin girişinde Çek haritasına benzeyen havuza işeyen iki tane adam heykeli var. Rivayet edilene göre heykelin anlamı Doğu’nun ve Batı’nın ülkenin üzerine işediği yönünde.

Müzenin ilk bölümde Kafka tanıtılıyor. Babasına ve Milena’ya yazdığı mektuplar da burada yer alıyor. Meşhur Milena’sının hikayesi ise şöyle; Kafka Milena’dan öykülerini Çekçeye çevirmesini istiyor. Bu çeviriler sırasında evli olan Milena ve nişanlı olan Kafka birbirlerine aşık oluyorlar ve çeviriler ile birlikte birbirlerine aşk mektubu da yazıyorlar. Kafka mektupları yaksa da Milena saklıyor ve Milena Nazi Kampında öldükten sonra mektuplar günümüze kadar ulaşıyor. Babasına yazdığı ‘Babaya Mektup’ eserinde ise babasına olan nefretini ve annesinin bu konuda onu yalnız bıraktığını açıkça yazmakla birlikte kendisini de ağır bir biçimde eleştirmiştir.

İkinci bölüm de kırmızı ışık eşliğinde bir odaya iniyoruz. Oda da eserlerinde ki karakterlerin isimleri ve telefonlar var. Telefondan Almanca bir şeyler söyleyen sesler, sürekli çalan müzik ve müzenin kasvetli havası bir araya gelince ortam adeta Kafka’nın içsel yalnızlığına vurgu yapıyor.

Müze Charles Köprüsü’nün hemen yakınında. Yetişkinler için 200, öğrenciler için 120 Kron. Sabah 10:00 ile akşam 18:00 arasında ziyaretçilerini karşılıyor.

Prag Kalesi

Kaleye gezimizin ikinci gününü ayırdık fakat yazmayı en sona bıraktım çünkü yazmam gereken çok fazla detay var ve açıkçası hiçbirini atlamak istemiyorum. Umarım en güzel şekilde özetlemişimdir:)

Farklı mimari yapıların bulunduğu dünyanın en büyük kalesi. İnşa edildiğinden bu yana şehrin önemli sembollerinden. Guinness Rekorlar Kitabı’na dünyanın en büyük kale kompleksi olarak adını yazdıran Prag Kalesi günümüzde de Çek Cumhurbaşkanlığı Resmi Konutu olarak kullanılıyormuş.

Prag Kalesi için şehir içinde şehir diyebilirim. Kale çok büyük ve içinde görülmesi gereken birçok kilise, manastır, saray, galeri bulunuyor. Her yeri tam anlamıyla gezmek isterseniz bence kaleye tam bir gün ayrılması gerekiyor. Ayrıca içeri girmek için çok uzun kuyruklarda beklemek durumunda kalabilirsiniz.

Kalede gezilecek yerler

  • Kraliyet Sarayı; Bohemya kral ve kraliçelerine ev sahipliği yapan sarayda Gotik ve Romanesk döneme ait çok sayıda heykel ve taç giyme törenlerinin düzenlediği salonlar yer alıyor.
  • Aziz Vitus Katedrali; Prag şehrinin en önemli katedrallerinden biri. Yapımına 1344 yılında başlanan kilise Gotik tarzda başlamış daha sonra 18 ve 19. Yüzyıllarda Barok ve Neo-klasik tarzdan etkilenerek 1929 yılında tamamlanmış. Kraliyet Ailesinin ana kilisesi olan ve ailenin mezarlarının da bulunduğu Aziz Vitus Katedrali mimarisi ile kesinlikle görülmesi yapılar arasında. Benim gezerken en çok etkilendiğim bölüm kesinlikle bu katedraldi. Nasıl bir hayal gücü sonucunda böyle devasa ve her bölümü için bu kadar denli emek isteyen bir yapı ortaya çıkarmışlar düşünmemeden edemedim.
  • Aziz George Manastırı; Romanesk Dönemi yapılarından olan manastır günümüzde 19. YY Çek sanatı eserlerinin sergilendiği bir müze olarak ziyaretçilerini karşılamakta.
  • Lobkowicz Sarayı; İhtişamlı dekorasyonu ile dikkat çeken saray günümüzde Aziz George Manastır’ı gibi müze olarak ziyaretçilerini karşılamakta.
  • Prag Kalesi Resim Galerisi; Avrupalı sanatçıların Rönesans ve Barok döneme ait eserlerinin sergilendiği bölümde Rubens’in Olympos Tanrılarının Buluşması en dikkat çeken eserlerden.
  • Altın Yol; Adını dönemin kuyumcularından dolayı alan Altın Yol günümüzde hediyelik eşya alabileceğiniz sevimli renkli yapılardan oluşuyor.
  • Kraliyet Bahçeleri; İngiliz tarzında tasarlanan ve yüzlerce yaşındaki ağaçlarıyla göz dolduran bahçelerde gezmekten yorulduysanız kısacık bir mola verebilirsiniz.

Kaleye giriş saat 07.00 ile 22.00 arasında, tarihi yapılara giriş ise 09.00 ile 17.00 arasında. Biletler ise şu şekilde gruplandırılmış;

A bileti; Aziz Vitus Katedrali, Kraliyet Sarayı, Aziz George Bazilikası, Altın Yol, Daliborka Kulesi ve Rosenberg Sarayı

Yetişkinler için 350 Koruna, 16 yaşından küçük ya da 26 yaşından küçük öğrenciler ile 65 yaşından büyükler için 175 Koruna.

B bileti; Aziz Vitus Katedrali, Kraliyet Sarayı, Aziz George Bazilikası, Altın Yol ve Daliborka Kulesi

Yetişkinler için 250 Koruna, 16 yaşından küçük ya da 26 yaşından küçük öğrenciler ile 65 yaşından büyükler için 125 Koruna.

C bileti; Aziz Vitus Katedrali Hazineleri Sergisi, Prag Kalesi Resim Galerisi

Yetişkinler için 350 Koruna, 16 yaşından küçük ya da 26 yaşından küçük öğrenciler ile 65 yaşından büyükler için 175 Koruna.

Yeme/İçme

Prag’da yemek denince en başta Trdelnik dedikleri sokak lezzetinden bahsetmezsem gerçekten büyük ayıp etmiş olurum:) Adım başı rastlayacağınız bu leziz tatlı közde pişirilen hamurdan yapılan şekerli/tarçınlı külahlara leziz krema ile taze/kuru meyveler ya da çikolata ile dondurma doldurularak yapılıyor. Aslında Slovak tatlısı olan Trdelnik’e hemen hemen her sokakta rastlayabilirsiniz ve kokusuna asla karşı koyamayacağınızı da belirtmeden geçmeyeyim:)Diğer bir sokak lezzeti ise hemen hemen tüm Avrupa ülkelerin de popüler olan domuz sosisli sandviçleri.

Prag demişken biralarından bahsetmemek olmaz tabii. Plsener Prag’ın en popüler birası. Yarım litrelik bardaklarda bol köpüklü olarak servis ediliyor. Fiyatı da çok ucuz ve her yerde aynı. (50 Koruna)

Yerel lezzetler ve sokak lezzetlerine hemen hemen her restoran ve caddede rastlayabilirsiniz. Ama bunlardan ziyade daha genel kabul görmüş bir şeyler yemek isterseniz astronomik saatin solunda kalan caddede ki yerlerde hamburger ve makarna deneyebilirsiniz. Fiyat olarak turist şehri olmasının dezavantajı elbette var ama lezzet olarak beğeneceğinizi düşünüyorum.

Biraz uzun bir yazı oldu fakat her yeri gezilmesi görülmesi gereken bir şehir ancak bu kadar özetlenebilirdi diye düşünüyorum:) Umarım keyifle okuyacağınız ve günün birinde Prag’a gittiğinizde okuduklarınızın işinize yarayacağı bir yazı olmuştur.

--

--