Gizem Pehlivan
7 min readNov 2, 2019

Özgürlükler Şehri Amsterdam

Hollanda’nın batısında yer alan, 12. yüzyılda Amstel Irmağı’nın kıyısında bir balıkçı köyü olarak kurulan Amsterdam, bugün Hollanda’nın kişi sayısı bakımından en büyük, kültürel ve ekonomik yönden de en önemli kenti. Amsterdam ismi ilk kurulduğu zamanlarda Amstel Irmağı’nın üzerine kurulan su bendi olan Amstelredamme’ın zamanla Amsterdam olmasından geliyormuş.

Amsterdam, çoğunlukla 17. yüzyıldan kalma yapılarıyla, Avrupa’daki en köklü kent dokularından birini barındırıyor. Kentin eski bölümü iç içe geçmiş ay biçimindeki kanallardan oluşuyor. Amsterdam’da kanallar bataklık olan bölgede öncelikle suları denetim altına almak için kazılmış, bununla birlikte savunma ile ulaşım için de kullanılmış. Bazı kanalların üzerinde tekne evler bulunuyor. Bunlar genellikle eski tekneler ya da baştan ev olarak tasarlanmış tekneler. İlk olarak 60'lı 70'li yıllardaki konut sıkıntısının sonucu olarak ortaya çıkan tekne evler, bugünlerde yalnızca zorunluluktan değil, daha çok bir yaşam tarzı yeğlemesi olarak öne çıkıyor. Ayrıca dışardan çok şirin görünüyor.

Amsterdam deyince şüphesiz akla ilk gelen Hollanda’nın başkenti ve özgürlükler şehri oluşudur. Dünyada en çok turistin ziyaret ettiği şehirler arasında bulunan Amsterdam; kanallarıyla, müzeleriyle, doğal güzellikleriyle gerçekten görülmesi gereken bir şehir. Tabii özgürlükler şehri sıfatını almasının ve turist akımının hatırı sayılır kısmının bu saydıklarımla çokta ilgisi yok:) Amsterdam’da fuhuş ve uyuşturucu yasal ve yerel halk bu duruma hoşgörüyle yaklaşıyor, ekonomik anlamda bir gelir kaynağı olarak tanımlıyorlar. Dolayısıyla turistler için cazip bir şehir haline geliyor.

Amsterdam benim için her çeşit insanın taleplerine cevap verebilen nadir şehirlerden yani doğal güzellik isteyene parklarıyla, mimari isteyene kanal boyunca sıralı evleriyle, tarih isteyene müzeleriyle, gece hayatı isteyene cazip eğlence mekanlarıyla cevap veren bir şehir.

Avrupa’da yaşamanın şüphesiz en güzel tarafı vize probleminin olmayışı. Amsterdam gezimiz de eşim ve benim için spontane gelişti. Akşamdan karar verilip sabahında yola çıkılan muhteşem ve bir o kadar yorucu bir geziydi. Biz Hamburg’dan Flix bus ile geçtik. Gece 01:00 civarı yola çıktık sabah 07:00 de Amsterdam’daydık. Günübirlik bir geziydi bizim ki. O sebeple konaklama hakkında bilgi veremeyeceğim. Fakat şunu söylemeliyim ki Amsterdam’ı tam anlamıyla gezmek istiyorsanız en az 3–5 gün aralığında zaman ayırmalısınız. Birçoğunuza verdiğim gün aralığı fazla gelebilir fakat Amsterdam tam anlamıyla bir müze cenneti ayrıca etrafında ki köyleri de bu geziye dahil ederseniz 3–5 gün yetmeyebilir.

Amsterdam’ı gezmeden önce ne yapmak istediğinize karar vermelisiniz. Hem gezilip görülecek çok yer var hem de zaman kısıtlıysa iyi ve bir o kadar da yorucu bir plan yapmalısınız. Durum böyle olunca ilk olarak Amsterdam Şehir Kartı aldık. Kişi başı 60 Euro civarlarında olan kartı akbil gibi düşünebilirsiniz. Tüm müzeler toplu taşıma araçları ve kanal turunu bu kart ile yaptık. Eğer şehir kartı almayacaksanız müze ve kanal turu için bilet alma işini internetten önceden hallederseniz daha iyi olacaktır aksi takdirde uzayıp giden gişe kuyruklarında beklemek durumunda kalabilirsiniz.

Bence bir şehir en iyi yürüyerek gezilir fakat yürümekten hoşlanmıyorsanız tramvay ve metro seçenekleri de mevcut. Ama tabii Amsterdam denince akla ilk gelen bisiklet olacaktır. Birçok Avrupa Ülkesi gibi Amsterdam’da da bisikletle ulaşım gündelik hayatta çok yaygın. Yollarda araçtan ziyade bisikletlileri görmeye ve bisiklet yollarına dikkat etmeye hazır olun şayet Amsterdam’daysanız:)

Dam Meydanı

Her daim canlı, farklı ülkelerden gelen binlerce turistin olduğu, çeşitli sokak gösterilerinin yapıldığı cıvıl cıvıl bir meydan Dam Meydanı. Hani küçük Avrupa ülkelerinde her sokağın aynı yere çıktığı meydan varya burası orası işte:)

Meydanın batı ucunda neoklasik yapı olan Amsterdam Kraliyet Sarayı bulunuyor. Bina, 1655 yılından 1808 yılına kadar kraliyet mülkü olana kadar, belediye binası olarak kullanılmış.

Diğer bir yanda Nieuwe Kerk (Yeni Kilise) ve Madame Tussaud’s Müzesi bulunuyor. Ayrıca meydanda beyaz taştan yapılmış ulusal anıt var. Bu Ulusal anıt, II. Dünya Savaşı’ndaki kurbanları anmak için 1956 yılında yapılmış.

Kanallar

Amsterdam’ın olmazsa olmazı kesinlikle UNESCO Dünya Mirası Listesindeki kanalları. Sahip olduğu kilometrelerce uzunluğu ,90 adası ve 1500 köprüsü ile Amsterdam kanalları Amsterdam’ı kuzeyin Venedik’i olarak tanımlatıyor. Amsterdam’a gidiyorsanız hiçbir yeri gezmeyecekseniz bile mutlaka bir kanal turun yapın. Zaten kanal turu yaparak Amsterdam’ın çoğunu oturduğunuz yerden gezip fotoğraflıyorsunuz. Ayrıca kanalları gezerken teknede etrafı anlatan kayıtlarda Türkçe dil seçeneği de mevcut. Yani hem oturduğunuz yerden şehri geziyor hem de kendi dilinizde tüm hikayeye vakıf oluyorsunuz daha ne olsun:) Havaya mutlaka dikkat edin tabi ki. Çok sıcak ve güneşli bir günde ya da aşırı yağışlı bir günde kanal turu yapmamaya özen gösterin. Kanal turu 75 dakika sürüyor ve tekne kapalı veya açık olsun sıcak bir havada çok bunaltıcı olabiliyor. Aynı şekilde yağışlı bir havada da dışarıyı görme ve fotoğraflamada zorlanabilirsiniz.

Rijksmuseum (Devlet Müzesi)

Hollanda ulusal müzesi. Müzede sanat, zanaat ve tarih alanındaki parçalar sergileniyor. Müze, Hollanda Altın Çağı’na ait geniş bir tablo koleksiyonuna ve oldukça büyük bir Asya sanatı koleksiyonuna sahip.

1800 yılında Lahey’de, Hollandalı şehir yöneticilerine ait koleksiyonların sergilenmesi amacıyla kurulmuş ve o dönemde Ulusal Sanat Galerisi adıyla anılıyormuş. 1808'de, Napolyon Bonapart’ın Hollanda kralı olan kardeşi Louis Bonaparte’ın emriyle müze Amsterdam’a taşınmış. Amsterdam’a gelip bu müzeyi ziyaret etmeden dönmeyin derim.

Van Gogh Museum

Hollandalı ressam Vincent Van Gogh’un çalışmalarının bulunduğu , dünyada Van Gogh’un resim ve çizimlerinin sergilendiği en büyük müze. Kardeşi Teo tarafından düzenlenen koleksiyonda sanatçının kardeşi Teo’ya yazdığı mektuplarda bulunuyor. Müzeler adası denen bölgede dikkatinizi çekebilecek devasa büyüklükte bir müze diyebilirim. Ayrıca sanatçının dikkat çeken yaşam öyküsü, yaşadığı psikolojik ağır travmalar ve bunlardan beslenerek oluşturduğu çizimleri beni çok etkiledi. Benim için kesinlikle Amsterdam’ın görülmesi gereken müzeleri arasında.

Red Light District

Amsterdam’ın ünü müze ve doğal güzelliklerinden ziyade sanırım buradan geliyor. Burada daha çok sex shop, açıkça sergilenen randevu evleri, eşcinsel barlar, erotik oyunların oynandığı tiyatro ve sex müzesi yer alıyor. Ayrıca uyuşturucu satın alabileceğiniz en ünlüsü Bulldog olan coffeshoplarda burada yer almakta.

Amsterdam’da esrar ve diğer maddelere ulaşmak çok kolay ve yasal. Satın almasanız ya da herhangi bir coffeshopa girmeseniz bile caddenin başından sonuna etrafı saran yoğun esrar kokusuyla bile içmiş kadar oluyorsunuz:) Öyle ki hediyelik eşya dükkanların da bile esrarlı kek , sigara ve Magic Mushroom dedikleri trüfler satılıyor. Ben sadece light kek denedim yani en hafif olanı. Normal kekten hiçbir farkı olmayan lezzetli bir browniydi benim için:) Sanıyorum ki içinde ki madde çok hafif olduğundan hiçbir yan etki görmedim. Fakat eşim ve arkadaşı içtikleri sigaralardan biraz etkilenmişlerdi. Otlar yoğunluğuna ve içerdiği maddeye göre coffeshop menülerinde detaylıca yer alıyor ama yine de herhangi bir sağlık probleminiz varsa dikkatli olmakta fayda var.

Anne Frank Museum

Anne Frank Evi, II. Dünya Savaşını yazdığı günlüklerle anlatan ve Nazi soykırımından kaçıp saklanan Yahudi bir kıza adanmış. Hikayesi son derece etkileyici olan Anne Frank’ın ölümünden iki ay sonra savaş bitmiş ve günlükleri ölümünden birkaç yıl sonra dünya çapında satan bir kitaba dönüşmüş. Bu müze de yine hikayesi nedeniyle çok etkileyici olan ve kesinlikle görülmesi gereken bir müze diye düşünüyorum.

Çiçek Pazarı

Kanal kenarında boylu boyunca uzanan rengarenk bir pazar düşünün, dünya üzerinde görebileceğiniz tüm renleri barındıran bir pazar… Caddenin bir kenarında çiçekler diğer yanında hediyelik eşya satan dükkanları ile görülmeye değer bir yer kesinlikle. Pazar her gün kuruluyor. En gözde bitkisi de lale! Lale! evet hani şu soğanlarını bizden alıp yetiştirdikleri ve Hollanda ile özdeşleşen bitki.

Vondelpark

Kocaman ve yemyeşil bir park burası. Gezmekten yorulduysanız atıverin kendinizi çimlerin üzerine:) Görülecek çok bir şey yok burada. Ucu sonu görünmeyen bir park sadece. Biz o kadar çok yorulduk ki ağaçların altında biraz kestirdik. Ayrıca etrafta çok güzel müzikler yapan insanlara rastlamanız olası burada.

Yeme-İçme

Kısaca yeme içmeden de bahsetmek gerekirse en meşhur sokak atıştırmalığı kağıt külahlarda ki ‘Patat’ dedikleri patates kızartması. Kocaman porsiyonlu farklı baharat ve soslarla tatlandırılmış lezzetli bir atıştırmalık. Tadı güzel olmasına güzel fakat porsiyonları çok büyük. Bana kalırsa en küçük boy külahtan alın çünkü bir süre sonra hem kızarmış patates hem de sos çok bayıyor. Bunu patates kızartmasını çok seven bu sebeple büyük boy tercih eden ve yarısını çöpe atan biri olarak söylüyorum:)

Patatesten sonra en trend Pannekoeken dedikleri krepleri. Farklı şuruplarla tatlandırdıkları ve meyve ile birlikte servis edilen ya da şurup dökmeden sebzelerle de tuzlu olarak yiyebileceğiniz krepler.

Sokak atıştırmalıklarından sonra yerel lezzet olarak bahsedebileceğim Hutspot dedikleri sebze püreleri var ve yanında sığır etiyle servis ediliyor genellikle.

Çiğ ringa balığı ile hazırlanan ve turşu ve soğan ile servis edilen geleneksel yemekleri Broodje Haring yine çok sevdikleri yemekleri arasında.

Son olarak hemen hemen tüm Avrupa mutfaklarında yaygın bir lezzet bezelye çorbası menülerinde yer alıyor. Genellikle domuz pastırması ve çavdar ekmeği ile servis ediliyor.

Bana soracak olursanız yerel lezzetlerinden ziyade Madam Tussauds Müzesi’nin önünden devam eden sokakta ki pizzacılarda margarita deneyin derim. Bu sokakta ki mekanlar gözünüze salaş gelebilir ama yukarı da saydığım yerel yemeklerden daha çok seveceğinize eminim:) Ayrıca fiyat performans oranı bence son derece iyi.

Evet biz bir güncük Amsterdam gezimize bunları sığdırabildik. Yetti mi derseniz kesinlikle yetmedi. Amsterdam gezilecek yerler listemde hala gidilmesi gereken bir şehir benim için:) Amsterdam yazımın devamı olacaktır diye umuyorum:)